Facebook her aktif olduğunuzda karşınıza ilk çıkardığı "Ne düşünüyorsun?" sorusu ile bizden "Sana fikrini soran oldu mu?" deme hakkımızı elimizden aldı.
Herkesin bir fikri var ve görünen o ki bu fikri açıklamak için merak edenin kim olduğu önemli değil.
Hem kullanıp hemde sosyal medya eleştirmenliği yapmak da tam benim gibi bir şovanistin işi değil mi?
Fikir özgürlüğü güzel şey, üstelik olmadığını söyleyen bu kadar ses varken.
Bana da fikrimi soruyorlar.
Söylediğimde, karşılaştığım iki farklı reaksiyon var.
Birincisinde, fikrimi soranla aynı fikirde oluyoruz. Konuşma bir kişinin fikrini sorup-öğrenmekten çıkıp. Bu fikri savunacak en iyi örnekler ve tezler bende yarışına dönüyor.
İkincisinde, fikrimi soranla aynı fikirde olmuyoruz. Beni hiç dinlemiyor. Konuşmamı zoraki eslerle bölüp sürekli bir ama ile söze karışıyor. Sonunda bu durumdan bana bıkkınlık gelip sustuğumda kendi fikrini empoze etme hayali ile yorulana kadar konuşuyor.
Bazen sussun diye fikrini empoze ettin izlenimi verdiğim arkadaşlarım oldu. Onlara buradan en içten özürlerimi iletmiyorum!
Şimdi (15-21.07.2016) Kimlerle aynı fikirdeyim, kimlerle değilim. Bu konuda bir fikrim yok.
Facebook size "Ne düşünüyorsun?" diye sordu ve sizler cevaplarınızı verdiniz, veriyorsunuz!
Karşılıklı bir konuşma olmadığı için verebileceğiniz en büyük es okumayı bırakmak olacak ki.
Okumaya başlayanların yarısından fazlasının buraya kadar bile gelmediğine eminim.
İhtilal; Teşebbüs, Kalkışma!
15 Temmuz akşamı uzaylılar Türkiye'de ihtilal teşebbüsünde bulunmuş olsalardı inanın çok şaşırırdım.
Ama öyle olmadı ve ben hiç şaşkın değilim. Tamam anlayamadığım çok şey var. Ama kesinlikle şaşkın değilim.
Düzenli bir şekilde akşam haberlerini izlemeye başlayıp, biraz gazete köşe yazarı falan okumaya başladıktan yaklaşık 2 yıl sonra şaşırma yetimi kaybettim. Tartışma programlarını izlemeye başladıktan sonrada "fikrimi beyan etme" fikrinden soğudum. (Evet, bu soğumuş halim.)
Her zaman konuyu anlatan daha iyi bir örnek vardır. Şuan benim aklıma sadece prizde unutulmuş ütü geliyor.
Ütü prizde unutulur, kimsenin bilerek ütüyü prize takılı bırakıp olacakları izlemek için oturup bekleyeceğini düşünmek istemiyorum.
Biz, (ki bu biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım diyen herkesi kapsıyor.)
Ütüyü prizde. (Bu ütü darbe teşebbüsünde bulunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesi kapsıyor. Daha ak koyun kara koyun belli değil dikkatinizi çekerim.)
Unuttuk. (Nasıl olduğu önemli mi? Birileri unutturmak istedi ve bizimde niyetimiz vardı unuttuk. Birileri unutmayalım diye bir yerlerini paraladı ve bizim işimize gelmedi unuttuk.)
Sonuç ortadayken sürece bakmanın tek faydası aynı şeyin tekrarlanmaması için bir garantidir.
Ama biz sürece böyle bakmıyoruz.
Suçlu arıyoruz.
Bulmakta zorlanmıyoruz.
Gazeteler aha darbeciler diyor. Boy boy fotoğraflar yayımlıyorlar sizde en iyi yaptığınız şeyi yapıyor. Nefretinizi ve kininizi kusuyorsunuz.
Yemin ediyorum başınıza ne geliyorsa unutkanlığınızdan geliyor.
Ergenekon davası fos çıkınca içeride 5 yıl suçsuz yatan askerlere sizin verginizden kesilen milyonlar tazminat olarak ödeneli daha 1 yıl olmadı üstelik.
Unutacağınızı bildiğiniz için mi bu kadar fütursuzca konuşuyor, nereye gideceğini bilmediğiniz sözler söylüyorsunuz.
Yoksa tazminat ödeyecek çok paranız olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Sabır ve farkındalıktan nasibinizi almamışsınız.
Nedir sizi bu kadar kendinden emin kılan. Nedir sizi bir şaşkının nefreti ile sırtından bıçaklanmış gibi hissettiren?
Ütü sizin ütünüz değil mi?